12 Temmuz 2008 Cumartesi

Hayal kırıklığına uğrayan James Petras (söyleşi) -Efraín Chury Iribarne

Hayal kırıklığına uğrayan James Petras (söyleşi) -Efraín Chury Iribarne
Hayal kırıklığına uğrayan James Petras (söyleşi) -Efraín Chury Iribarne
Administrator tarafından yazıldı
Salı, 08 Temmuz 2008 20:45
Efraín Chury Iribarne, Petras’la Chavez’in FARC’a ilişkin son açıklamalarını konuştu

“Bu, katışıksız Stalinizm’dir, 40 yıldır mücadele eden bir isyancı örgüte, emperyalizmin oyununa geliyorsunuz demek katışıksız ahmaklıktır; emperyalizm, Venezüella’da amacını bir gerilla hareketine ihtiyaç duymadan yerine getirebiliyor”

Chury: İyi günler Petras, nasıl gidiyor?

Petras: Doğaya bakarsan güzel bir gün, ama başkan Chavez’in son açıklamalarına bakınca bugün bana kötü bir gün olarak görünüyor.

Sana tam olarak hakkında sormak istediğim soru da buydu…

Al işte, başkan Chavez’in FARC’a yönelik kınamaları, talepleri ve demeçleri lehinde bolca vurgu yapan bütün burjuva basını burada ve ben Chavez’in izlediği bu politikayla yaptığı saldırganlıkla yüzleşmenin birçok insan için bir şok olduğunu tahmin ediyorum.


Belirgin biçimde, eğer sana buradan, güneyden sorarsam; değişik bilgilendirme kanalları yoluyla yapılabilen bir yorum olarak, bütün gazetelerde ve medyada yer alan şu mesele görmezden gelinemez; Chavez FARC’a bütün rehineleri serbest bırakmasını ve karşılığında herhangi bir şey olmaksızın kendini dağıtmasını ve dahası FARC’ın bölgedeki emperyalist mevcudiyet için bir bahane olduğunu söyledi. Meseleyi bu şekilde yorumlamanın doğru olup olmadığını bilmiyorum…

Bu, katışıksız Stalinizm’dir, 40 yıldır mücadele eden bir isyancı örgüte, emperyalizmin oyununa geliyorsunuz demek katışıksız ahmaklıktır; emperyalizm, Venezüella’da amacını bir gerilla hareketine ihtiyaç duymadan yerine getirebiliyor, senin de bildiğin gibi, bu durum 2002 darbesinde ve o andan itibaren uygulanan bütün politikalarda oynadığı rolden anlaşılabilir ve [emperyalizm] dünyanın savaş sever hükümetlerin ya da her ne ise onun herhangi bir türünün bulunduğu birçok parçasında, işler durumda; ve FARC’ın silahlı mücadelesinin emperyalizm için bahane olduğunu söylemek katışıksız aptallık, bunu söylemek zorundayım. Ve bir diğer şey, Chavez, Uribe’nin hapishanelerinde çürütülen, işkence gören, aç bırakılan, zindanlarda hastalıkla boğuşan 500 gerillası varken, FARC’ın rehinelerini nasıl teslim edeceğini açıklamıyor. Benim sorum şu: “neden başkan Chavez gerilla mahkûmların hayatlarını Uribe, Sarkozy ve benzerlerinin bayraklarını yükseltmek adına, tamamıyla tek taraflı bir teslimiyetle kurban etmek istiyor?”.

İkinci sorum şu: Chavez’in, FARC gerillalarının kendilerini en son seçim mücadelesine adayışlarında katledildiklerini anlayıp anlamadığını ve kendisinin, daha geçtiğimiz hafta gerilla olmayan sendika üyelerini katletmeyi sürdüren kontrgerillalar ve askerlerle yüz yüze gelerek seçime dayalı siyasi hayata girmeye çalışan gerillaların hayatını garanti etme konusunda istekli olup olmadığını sormak istiyorum. Ve üçüncüsü, Chavez, gerillalardan, silahlı mücadelenin sonlandırıldığı ve hiçbir şeyin değişmediği El Salvador, Guatemala ve diğer barış anlaşması örneklerindeki Orta Amerika politikasını taklit etmelerini mi istiyor? El Salvador ve Guatemala en az önceki kadar sefil, ne kadar kötü ki, ülke Avrupa’ya, Kuzey Amerika’ya, Meksika’ya vs. terk edildi. Barış süreci burjuvaziyi tatmin ederken, geniş çoğunluk, bütün talepleriyle ve karşılık bulmamış fedakârlıklarıyla ortada kaldı. Daha kötüsü, Guatemala ve El Salvador’da barış anlaşmasından bu yana ölü sayısı, gerilla savaşı dönemininkini geçti; başka bir şekilde açıklarsam, bu ülkelerde her yıl sekiz-dokuz bin cinayet işleniyor çünkü dağıtılmış silahlı güçler iş bulamıyorlar, çoğu suç dünyasına ve farklı çeteler arasında çapraz ateşe giriyor. Chavez’in barış anlaşmalarının ardından yükselen sefaletin ürünü olan ölümlerle ilgili olarak endişelenip endişelenmediğini bilmiyorum ama birileri bunu hesaba katmalı.

Ve son olarak, Chavez’in siyaseti, dört yıl önce Küba dışişleri bakanı Felipe Perez Roque’dan duyduğum demeçle tamamen ve tamamen aynı. Bu çözümlemenin ve bu açıklamaların gerçekten Chavez’in düşüncesinden türeyip türemediğini ya da yıllar öncesinin (on yıldan eski), Küba çizgisini tekrarlayıp tekrarlamadığını sormak istiyorum. [Chavez’in açıklaması], FARC’a karşıdır, uzlaşma ve kıta çapında, burjuva müttefikler bulma lehinedir, ki buna Uribe’yle geçen son altı yıl dâhildir ve bu, beş yıl önce, gerilla çağının sona erdiğini söyleyen Fidel Castro’nun düşünce tarzıdır. Bu nedenle, Chavez’i Fidel’in mi yoksa Kübalıların mı etkilediğini ya da kendi inisiyatifiyle mi hareket ettiğini bilmiyorum ancak öte yandan burada büyük bir rastlantı mevcut. Ve sonuçta, FARC’ı devre dışı bırakmak emperyalizmi devre dışı bırakmayacaktır; fiilen bir bumerang etkisi yapacaktır. Bir kere Kolombiya, kendi pozisyonunu sağlamlaştıracaktır. Bu durum Kuzey Amerika askeri üsleri için Kolombiya topraklarının bu parçasını işgal etmeyi kolaylaştırır ve Uribe, Venezüella sınırlarına karşı daha mütecaviz olacaktır, bu nedenle, stratejik olarak konuşursak, Venezüella’ya baskı yapmak ve saldırmak için iki eli de boşalmış bir düşmanı durdurmak mı, bu yıkım olur. FARC’ın bir ağırlığı olduğu sürece, Kolombiya, birliklerinin bir kısmını bu çatışmaya yönlendirmek zorundadır, ama eğer FARC olmazsa, bütün kuvvetleri Venezüella’ya yoğunlaştırmak çok daha kolay olacaktır. Ya da Chavez’in, Uribe’nin FARC’a saldıracak olması nedeniyle ona sarılacağına inanması mümkün mü, kesinlikle, [Uribe, Chavez’e] sarılacaktır, ama sağ elinde de bir bıçak tutarken. Bunun bir felaket olduğuna inanıyorum, çünkü bu, Latin Amerika’da yeteneksizliğini ispatlayan liberal hükümetler ve merkez sol hattını güçlendirecektir; ve ben bunun ne halk ne de Venezüellalılar için hiçbir kâr sağlamayacağına inanıyorum ve bizzat Chavez’e bile çok hızlı biçimde zarar verecektir.

Bush Avrupa’yı baştan başa geziyor, bütün Avrupa’da veda turu atıyor ve Slovenya’yla ve kimsenin ziyaret etmesinin mümkün olduğunu hayal bile edemeyeceği diğer yerlerle başladı; Bush bu şekilde neye yöneliyor?

Bush Birleşik Devletler içinde söyleyecek hiçbir şeyi kalmamış bir başkandır; herhangi bir kamusal alanda elini kolunu sallayarak ortaya çıkması Bush için imkânsızdır çünkü hükümetine karşı, şu aralar ekonomik kriz ve petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle iyice yayılmış çok büyük bir öfke var. Birleşik Devletler içinde ortada dolaşmak Bush için neredeyse imkânsız. Daha az aleni muhalefetle karşılaşabileceği tek yer Avrupa. Son yönelimiyle, Kuzey Amerika ekonomisini kurtarmak için bazı yeni politikalar, petrol üreticisi ülkelerden bazı imtiyazlar koparmaya, Irak’ta kaybedilen savaş için destek toplamaya, İran’ı tehdit etmeye vs. çalışıyor. Ancak, hiçbir yer, aradığı şeyi elde etmede etkili olabildiğini söylemesine imkan vermez. Ortadoğu petrol üreticileri, kral arkadaşları, Bush’un önerilerini reddettiler; hatta fiyatlar nedeniyle, saldırgan askeri politikaları için, aşırı tüketim için, fiyatları yükselten etken olan dolar güç kaybettiği için bizzat Bush’u suçladılar. Ruslar, devasa ekonomik dengesizlikler nedeniyle Washington’a saldırdı. Avrupa en sessiz kalan tanıdıktı; Kuzey Amerika ekonomisini güçlendirmek ya da yardım etmek üzere Bush’a önerebileceği hiçbir şeyi yok. Bu nedenle, bunlar, hükümetin zayıflığını ve imtiyaz takası vasıtasıyla dünyanın diğer bölgelerinden imtiyaz koparma yönünde yapacak bir şeyin olmadığını gösteren geziler. Teklif edecek hiçbir şeyi yok ve liderler böylesi militarist, spekülatif krizlerle ve yolsuzlukla ve daha fazlasıyla dolu bir ekonomi için kurbanlar vermeye devam etmeye istekli değiller; temelde ne olursa olsun geleceği olan bir gezi değil, anlamsız.

Çözümlemek için size ihtiyaç duyduğumuz bir konu var. Konu: Barack Obama. Değişen ne olabilir, Birleşik Devletler’de Siyonizm’in etkisini, her şeyden önce savaşı ve sonra Latin Amerika’yı dikkate alırsak, ne gibi değişimler olabilir?

Tamam, elimizde çeşitli etkenler mevcut; Obama’nın etrafında Demokrat Parti’nin sağ kanadında Hillary Clinton’ın da desteğiyle bir birlik söz konusu.

Diğer taraftan, Obama’yı destekleyen çeşitli azınlık grupları arasında, kısmen Washington’daki güçlü Siyonist gruba yaptığı ve Kuzey Amerika sağının bile söylemediği şeyleri söylediği yaltakçı konuşmayla birlikte gözlerin açıldığına dair göstergeler mevcut. Örneğin, “Kudüs tamamen Yahudi olmalı, İsrail’in kontrolü altında olmalı” dediğinde, İran’a yönelik askeri saldırganlığı desteklediğinde. Bu, bir şeyi, Kuzey Amerika başkanlık siyasetinde Yahudi örgütlerinin gücünü gösterdi. Solun dışında bütün adaylar; Obama, Hillary, McCain, hayal dahi edilemez yaltakçı vizyonunu sergilediler. Bir buçuk milyon susuz, elektriksiz, gıdasız, açlıktan kıvranan Filistinliye bir tek imada bile bulunmadan Filistinlilere, Hamas’a karşı en iğrenç sözleri sarf etmek, İsrail terörizmine suç ortaklığı yapmak, inanılmaz! Aralarında tek bir eleştirel aday yok ve bütün örgütler, dişçiler, büyük bankacılar konferansı destekliyor, sekiz bin orta sınıf Yahudi, alt-orta sınıflar, zenginler, milyonerler, multi-milyonerler güçlerini, en askeri açıklamaları ayakta alkışlayarak gösteriyorlar. Ve bakın, Brecha, Siyonizmin Kuzey Amerika politikası üzerindeki gücü hakkında hiçbir şey yazmamıştır. Uruguaylı dinleyicilere, Birleşik Devletler’de bütün ABD başkanlarının Yahudi gücü önünde nasıl diz çökmekte olduğu asla açıklanmamıştır.

İlerici Yahudi birçok eşim dostum var ama onlar güçsüzler; büyük şeyler olduğunda, toplantı salonunda olan biteni eleştiren yarım düzine kişi vardır ama gerçekten onlar da hiç yok (…) siyaseti etkileyen budur. Ve bizim Kuzey Amerika nüfusunun %2’sinden daha azını temsil eden ama haber medyasında bu kadar güce sahip olan bir azınlığa sahip olmamız büyük trajedilerden biri.

Ekonomik güç bu mu?

Evet, ama sadece ekonomik değil, örgütlüler, bütün haber medyasında temsil ediliyorlar, Kongre’deki durumları iyi, başkanlık sarayında, hükümette görevlileri mevcut; bu basitçe Yahudi milyonerlerle ilgili bir olay değil; medyada, Kongre’de, hükümette, bütün yerel yönetimlerde, ilçelerde; doktorlar, dişçiler, avukatlar, profesyoneller, akademisyenler, hepsi bir Haçlı Savaşı’nda, hepsi İsrail için birleşmişler, önemli mevkilerde konumlandırılmışlar. İsrail “İran’a saldıracağız” dediğinde bu aktivistler, saygın Yahudiler bunu ilk destekleyenler olurlar. Hepsi değil çünkü ne İsrail’in ne de yerel organizasyonların çıkarlarını gözeten çok sayıda Yahudi var, ancak aktif ve kesinlikle en savaşçı tavırları alan pek çok Yahudi de mevcut. Binlerce Filistinliye işkence yapan ve onları hapseden bir hükümeti destekliyorlar.

Yahudiler, Almanların suç ortaklığından bahsettiğinde kendime sorarım: Kendileri İsrail devletinin büyük ve rezil suçlarıyla işbirliği içinde değillerse başka neler? Alman suç ortaklığıyla bu profesör ve doktorlar arasında ne fark var? Ve burada aynı şey, tamamen aynı şey oluyor ve medyanın bu kongredeki başkanların İsrail lehine suç ortaklığı yaptıkları gerçeğini, 8 bin delegenin ülkedeki 120 bin süper aktif iştirakçiyi temsil ettiğini nasıl sorgulamadığına bir bakın.

Sorulabilecek tek şey var, o da şu: neden Kuzey Amerikalı kamuoyu bu azınlığın manipülasyonlarına karşı tepki göstermiyor? Göstermiyor çünkü Yahudiler haber medyalarını kontrol ediyorlar ve Obama’nın Kudüs ve İsrail lehine bu konuşması sanki diğer konuşmaları kabilinden sıradanmış gibi yapıyorlar. Ve İsrail İran’ı bombalayacağını açıkladığında hiçbir yorum yapılmıyor. Hiçbir editör ne olursa olsun İsrail’i eleştirmiyor. Neden? İsrail’in gücü ve not edeyim, Brechçilerin ve solcuların kahramanı olan Chomsky yüzünden: Siyonist örgütlerin düzenlediği konferanstan bu yana sessiz! Kuzey Amerikalı adaylar kendilerini İsrail lobisine teslim ettiklerinde, Chomsky, Siyonist örgütler aleyhine hiçbir eleştirel söz sarf etmiyor. O da, dikkati Kuzey Amerika’nın İsrail’deki yatırımlarından başka yöne çekmeye çalışmayı amaçlayan sessizliği ve İsrail’in dış politikası üzerinde hiçbir etkisi ve Washington’daki İsrail lobisine karşı bir ağırlığı olmayanları suçlamaya çalışması nedeniyle, bir suç ortağı. Ahlaki duruşuna karşın Chomsky, İran’a karşı savaşı, Filistin’e karşı savaşı ve İsrail’i destekleyen temel güç olan Yahudi örgütlerine karşı sessizliğiyle İsrail’i affetmesi nedeniyle suç ortağıdır.

Petras, birçok meseleye yönelik yaptığın bu derin analiz için sana müteşekkiriz. Dinleyiciler adına seni kucaklıyoruz ve bizi pazartesi günü aramanı bekliyoruz…

Çok teşekkürler ve herkese selamlar. Bu günü iple çektim çünkü bu liderlere siyasi desteğimizi yansıtmamız gerekiyor. Ve en azından kendi hesabıma, bana güya büyük solcu liderlerle sağçı politikacılar arasındaki siyasi uzlaşmayı ve kendi diplomatik siyasetini geliştirmek amacıyla kullanılmaktan başka bir şey yapılmayan dışarıdaki hareketleri hatırlatan başkan Chavez’le ilgili biraz hayal kırıklığı hissediyorum.

Kararlarımızın her zaman, başka yerde büyük kurtarıcılar aramak yerine, kendi sınıf savaşımımızla kendi ülkelerimizdeki kendi hareketlerimize yönelik olması gerektiğine inanıyorum.

Pekâlâ Petras, seni kocaman kucaklıyoruz, en içten dileklerimizle…

Ben de, hoşçakalın.

Hoşçakal.

12 Haziran 2008

www.sendika.org

Hiç yorum yok: