1 Nisan 2008 Salı

FHKC'nin 1967 Savaşının 40. Yılına dair Bildirisi


FHKC'nin 1967 Savaşının 40. Yılına dair Bildirisi
Friday, 09 November 2007
6 Haziran 2007

“Naksah” yenilgisinin 40. yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, ulusal direnişi yükseltmeye çağırıyor.


Naksah (Arapça’da “yenilgi” anlamına gelmektedir) adıyla bilinen 1967 yenilgisinin yıldönümünde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Arap rejimlerinin pratiklerine bir tepki olarak, Arap ulusunun ve Filistin halkının bağrında militan bir seçenek olarak doğup gelişen direnişi, sömürgeciliğe, ablukaya, işgale, saldırganlığa, hegemonya ve bağımlılığa karşı tazelenmiş bir inanç ve çaba ile yükseltmeye çağırıyor.

FHKC, direniş yolunun, haklarımızı ve onurumuzu geri almanın, kimliğimizi korumanın tek güvenli, sınanmış ve mümkün yolu olduğunu ifade ediyor

6 Haziran 2007

“Naksah” yenilgisinin 40. yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, ulusal direnişi yükseltmeye çağırıyor.








Naksah (Arapça’da “yenilgi” anlamına gelmektedir) adıyla bilinen 1967 yenilgisinin yıldönümünde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Arap rejimlerinin pratiklerine bir tepki olarak, Arap ulusunun ve Filistin halkının bağrında militan bir seçenek olarak doğup gelişen direnişi, sömürgeciliğe, ablukaya, işgale, saldırganlığa, hegemonya ve bağımlılığa karşı tazelenmiş bir inanç ve çaba ile yükseltmeye çağırıyor.

FHKC, direniş yolunun, haklarımızı ve onurumuzu geri almanın, kimliğimizi korumanın tek güvenli, sınanmış ve mümkün yolu olduğunu ifade ediyor. Bu, Arap kitlelerinin tarihsel direnişinin kanıtladığı bir gerçektir ki; bugün “İki Irmak” Ülkesi’nde [Mezopotamya kastediliyor-ç.n.] süre giden Irak direnişi ve yanı sıra köklü bir şekilde yerleşmiş bulunan Filistin ve Lübnan direnişleri, bütün zorlu bölgesel ve uluslararası koşullara karşın, Arap savaşçıların yeteneklerinin işgal ordusunu ve “bitip tükenmez” Siyonist terörü yenmeye muktedir olduğunu gösteriyor.

Direniş, Siyonistlerin geleneksel gücünü ve yıldırıcı kuvvetini paramparça etmiş, Siyonist liderliğe, ordularına ve güvenlik örgütlerine beslenen inancın altını oymuştur. Direniş, aynı zamanda, Arap savaşçıların zaferleriyle Arap ülkesini yabancıların kontrolünden, harici manipülasyon ve baskı etkenlerinden kurtardıktan sonra bile ABD emperyalizmine teslim olan Arap rejimlerinin “samimiyetlerini” de tüm açıklığı ile ortaya sermiştir.

FHKC, 1967 yenilgisinden sonra Hartum Zirvesi’nde ilan edilen slogan olan “Barış anlaşmasına, [İsrail’i - ç.n] tanımaya, müzakereye hayır!” noktasından, Mart 2007′de Riyad Zirvesi’nde ifade edildiği üzere bu konumun bütünüyle tersi olan bir noktaya geri çekilmenin, “resmi” Arap düzeyinin ne denli düştüğünün; direnişi reddetmeye, tuzağa düşürmeye ve direnişin altını oymaya ne denli istekli olduğunun kanıtıdır. Onlar, direniş yerine sömürgeci iktidarlarlara, Amerikan küreselciliğine, emperyalizme itaat, teslimiyet ve bağımlılık politikaları gütmektedir.

FHKC, 40 yıllık Siyonist/Amerikan küstahlığına ve Arapların maruz kaldığı aşağılanmaya karşın, resmi Arap rejimlerinin direniş yolunun etkililiğine ikna olmayışlarını son derece ironik bulmaktadır; oysa, direniş yegane gerçek stratejik barış seçeneğidir.


FHKC savaşçıları

Bugün Batı Şeria ve Gazze’nin işgalinin üzerinden 40 yıl, Oslo Bildirgeleri’nin üzerinden ise 14 yıl geçtikten sonra görüyoruz ki, Siyonist işgal ve terör devleti, yerleşim merkezleri kurmakta, yerleşimcileri Kudüs ve Batı Şeria’nın tamamına konuşlandırmaktadır. Şu an, Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria topraklarının neredeyse yarısını midesine indiren ve bölge suyunun yüzde seksenini boşu boşuna harcayan yarım milyona yakın yerleşimci vardır.

Aynı zamanda, Siyonist devlet, Arapların kaynaklarını ve pazarlarını kontrol eden, topraklarına askeri üsler kuran ve sularını donanma gemileriyle dolduran stratejik müttefiki Washington’un mutlak desteğini de arkasına alarak, hiçbir cezaya maruz kalmaksızın şiddetin en iğrenç biçimlerini gerçekleştirmekte, korsanca eylemlerde bulunmakta, insan kaçırmakta, savaş suçları işlemekte ve bölge insanlarına abluka uygulamaktadır.

FHKC, geçen bu 40 yılda, Filistin halkının, militan öncüsü ve tek meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bayrağı altında politik kimliğini yeniden ortaya koyarak, mülteci sorunundan halk mücadelesine kadar ulusal davasını yükselttiğine; özgürlük, bağımsızlık, geri dönüş ve kendi kaderini tayin hakkı için destansı fedakârlıklarda bulunduğuna ve silahlı devrim mücadelesi vermiş ve art arda intifada ayaklanmaları yaratmış bir odak olduğuna vurgu yapmaktadır.

Ulusal kurtuluş ve demokrasi mücadelesiyle geçen 40 yıldan sonra bugün, bir ucunda direnişte sebat etme olan, diğer ucunda ise, içi boş Amerikan vaat ve barış planları seraplarının peşinden koşma olan “Filistin ve Arap yabancılaşması” arasındaki mücadelenin yeniden alevlendiğini görüyoruz.

Halkımız, kendi halkı için kendi kurallarını uygulayan bir rejime sahip, bağımsız bir Filistin devleti kurulması amacının yerini, geçici sınırlamalar dahilinde İsrail güvenliğinin, ekonomisinin gözetimi ve insafı altında kurulan bir alternatifin alması, böylece de ulusal davalarının yok edilmesi tehdidi altındadır. Bu, Dönüş Hakkı’ndan vazgeçme, insanlarımızı dışlanma ve ulusal bağlarından kopma tehdidinin beklediği sürgüne gönderme, hayali bir çözümün yörüngesinde dönüp dururken, Amerika-İsrail gözetimindeki müzakerelerden icazet bekleme tehdididir.

Vatan cephesi, çeşitli biçimlerde ve dışarıdan gelen türlü müdahale biçimleriyle saldırı altındadır. Oysa bu cephe, hem sözde hem eylemde, ulusal, halkçı, resmi, bölgesel ve uluslararası kuvvetleri Filistin halkının hedefleri ve meşru mücadelesi etrafında toparlamalı; açık bir politik temel ile, demokrasi ve çoğulculuk çerçevesinde, katılımcı ulusal politikalar yolunu tutarak saflarını birleştirmeli ve güçlendirmelidir.

Bu vesileyle FHKC, devrimin ve FKÖ’nün bütün örgütsel ve toplumsal kuvvetlerinin içinden geçtiği yola dair bir özeleştiri içermediği, bu özeleştiriler, özellikle Oslo Anlaşması olmak üzere müzakerelerin getirilerine yönelik bir eleştiriye bağlanmadığı takdirde durumumuza yönelik eleştirel bakma çabasının gerçek değerini yitireceği uyarısını yapmaktadır. Filistin halkı, söz konusu görüşmeler hakkındaki hükmünü, yürüttüğü intifada hareketiyle ve seçimlerde verdiği oylarla zaten ilan etmiştir.

Halk Cephesi, ulusal bir felaketin ve büyük yıkımların tehdidi altında bulunulan bu kritik dönemde, El Fetih ve Hamas hareketlerinin ulusal saflar içindeki farklılıklarını demokratik diyalog dışındaki yollar üzerinden çözme çabalarına mutlak bir son vermelerini, yöntem olarak mantığı ve üstün ulusal çıkarları esas almalarını talep etmektedir.

FHKC, Filistinli bütün politik ve toplumsal güçler arasında, direniş, güvenlik, istikrar, kapsamlı demokratik reformlar, ulusal birlik ruhunun güçlendirilmesi, FKÖ ve onun halk tabanının harekete geçirilmesi, yeniden yapılandırılması hedeflerinin gerçekleşmesi yolunda sağlam bir programatik esas olan Tutsaklar Belgesi (“Ulusal Mutabakat”) temelinde, kapsamlı bir ulusal diyalogun başlatılmasını talep etmektedir




FHKC tarafından kullanılan bir afiş:
“Filistin: Halk Savaşına Giden Yolu İntifada’yla İşle”
Altta: Leyla Halid


Bunun demokratik temeller üzerinde, (nispi temsil ilkesine uygun) ve net bir takvimde yapılacak olan seçimler aracılığıyla gerçekleşmesi gerekir; çünkü her nerede bulunurlarsa bulunsunlar Filistinlilerin lideri, otoritesi ve tek meşru temsilcisi Filistin Kurtuluş Örgütü’dür.

[Kaynak: Fight Back News

Çeviri: Solun Doğusu]

Comments are closed.
www.solundogusu.net

Hiç yorum yok: